Tuesday 26 April 2011

Bahar geldiginde mi boyle olurum yoksa boyle oldugumda mi gelir bahar

Hepimiz Candan in guzel mi guzel bahar* sarkisini biliyoruz degil mi... Istanbul semalarinda gunes sicak yuzunu poyrazin hasin, sert edasina karsi gostermeye calissa da laleler acti, sumbuler solmak uzere, erguvanlar patladi patlicak ve Zarife'nin allerjileri azdi.
Hala kisliklari kaldirip, tril baharliklari giyemesek de az once bahsettigim nedenlere dayanarak ilan ediyorum ki geldi bahar. (Itirazi olan varsa yazsin tartisalim :))
Tabii gelmemis de olabilir, global isindik simdi soguyoruz mevsimler kaydi iki belgesel izle be diyen de olabilir aranizda ama sunu bilin ki benim izledigim belgeseller burdan Bhutan'a yol olur :) Yine de politically correct olayim "belki de boyle olgum icin geldi bahar"
"Geldi bahar aylari gevsedi gonul yaylari" baharin gelisiyle dillere pelesenk olan en guzel soz. Benimkiler kisin bile gevsekken su anda zembereklerinden bosandilar - itraf ediyorum.
Hekes asik (sevgiliye duyulmasi gerekmiyor ki illa)... Metroda, otobuste, yollarda yolaklarda hayvanat ve nebaat asktan sersefil olmus durumda. Amirim bile karizmayi tavan yaptirdi son hareketi ile... O nasil bir opucuktu. Pazardan beri etkisinden kurtulamadim...











Yalniz kafami kurcalayan birsey var. Savci da amirim gibi sozler soyledi "Her cift mutlu olmak zorunda degil biz de mutsuz olalim. Ne olursa olsun beraber olalim la" dedi. Bunu ben soyleyemem kimseye. Cesaret edemem. Mutsuzluk zor be... Bunu ancak bahar soyletir insana... yeterince polen almis, peltelesmis bir beynin son cirpinislaridir bu :) Bu bahari da asksiz gecirmeyeyim diye.
Ya da ne bileyim sadece asktir. onunla beraber olma istegi- seviselim, tenimiz tenimize degsin... Egomuzu sisirip O BENIM deme istegi... Ask konusunda ahkam kesmeyecek kadar deneyimsizim... Bu noktada yardima ihtiyacim oldugunu ilan ediyorum...
Iste size soru... Seninle mutsuzluga bile varim diyebilir misiniz?
PS> Be careful what you wish for !!!

*Hatta GB bunun uzerine yazi bile yazdi :) mahrum kalmayin- http://gulcince.blogspot.com/2011/04/bahar-mim.html

Thursday 27 January 2011

kiymetini bilmeli

nerede benim mini mini datalarim... nerede benim formatlamaktan gozlerimin altinda morluklar olusturan fieldlarim... nerde benim attribute reduction, noise elimination, outlier analysis metodlarim... nerde benim CHAIDlarim , Decision treelerim hatta neural networklerim...
Nerede benim insani sinir krizinden sinir krizine zerk eden SQL statementalarim... nerede benim java pipelarim, system.out larim...
nerede benim insani her cift tikladiginda hayatindan nefret ettiren SAS basic ara yuzum, nerede benim ceke ceke burdan fizana yol olan excel sheetlerim... nerde o powerpointin heyecan veren slight transitionlari, wordun beni benden alan section ve page breakleri...
sorarim size nerde bunlar... Neden zarifenin elinden aldiniz oyuncaklarini... geri verin bana onlari... neden mutsuz ediyorsunuz zavalli zarifeyi neden??? zevk mi aliyorsunuz...
Zarifenin tek istedigi minik minik modeller yapip, onlari powerpointte sunmak. cok mu gordun eyy zalim kader bunlari zarifeye...
Zalimin zulmu varsa Zarifenin umutlari var....
Imza: Ozlem ve hasret dolu zarife

Friday 14 January 2011

oyle bir yalan soyledim ki kendim bile inaniyorum artik

'John Paul 2 closer to sainthood' baslikli haberi gorunce sasirdim, guldum, sonra da halimize uzuldum. Oyle bir yalan soyledik ki yuzlerce yil once su anda onu devam ettirmek adina komik duruma dusuyoruz.
Eger gercekten tanri varsa ve onun secilmis insanlari varsa bile bu sekilde secilmediklerine eminim.
Bu nasil bir tiyatrodur... hepimizin katilimci oldugu...
traji komik ....

Ask for more baby....

Dostlar, yaptigim is geregi sabahtan aksama kadar insanlarin aklina takilan sacma sapan sorulari yanitliyorum. Oyle bir an geliyor ki ben bile bu sorularin onemli oldugunu dusunuyorum. Aslinda insanlarin aklina bu sorular takilmasa, cozumu bulacak vakitleri olsa ya da bizim kadar cin fikirli olsalar kesin ac kalirim.
Benim durumum bir deli kuyuya tas atmis bin akilli cikaramamis zavalli Gonca su an kuyunun dibinde...
Aslinda is tam da kurdugumuz duzenin carklarinin ne kadar saglikli isledigini gosteriyor. "ask for more" kafamiza kazinan bir motto bizim. Hayatin her alaninda bu sekilde yasiyoruz.
Simdi sorarim size... elinizdeki sirket yilda milyonlarca dolar kar acikliyor. musteri tabaniniz yeterince saglikli... aradan 5-10 kacak veriyorsunuz... Birakin gitsinler kardesim. Butun karda oranlari %1... yok asla birakilmaz. ne yapilir...
Gonca bul onlari... ben av kopegimiyim be... Zaten derya deniz para kazaniyorken neden bu ufak tefek kitlenin pesindeyiz...
Sinegin yagini cikaricaz iste... daha fazla daha fazla hep daha fazla...
Allah razi olsun bole seyler yapmasalar dun begendigim ayakkabiyi alamazdim... Ask for more Gonca they will ask more and more from you hahhaa....

Wednesday 12 January 2011

Board to Death Sendromu

Merhabalar,
bugun size zarife hayvaninda cok sik rastlanan bored to death sendromundan soz edecegim.
Oncelikle sunu belirtmek isterimki bu rahatsizlik kesinlikle bulasici degildir ancak birlikte yasadiginiz, hayatinizin en sicak anlarni paylastiginiz biriciginiz zarife hayvanin mutluluk seviyesini dusurdugu icin sizi de mutsuz edebilir.
Hastaligin belirtileri huysuzluk (ki bu zarife hayvaninda sik goruldugu icin cok belirleyici olmayabilir), gozlerde hafif dusme, enerji kaybi, surekli offlamalar ve poflamalar seklindedir.
Bu belirtilerden en az ikisini gordugunuzde zarife hayvanini disari hava almasi icin cikarin ya da en sevdigi oyuncaklarini verin. Bazi zamanlarda bunlarda rahatlamasina yardimci olmayabilir.
O zamanlar da kendi kendine tipki simdi oldugu gibi blog yazmayi deniyor...

Kronik board to death zarifesi....

Tuesday 21 December 2010

cigercinin kopegi ya da sokak kopegi olmak???

Buyurken ne cok hikayeler dinlerdik. Sanki o zamanlar anlattiklarini kavrayabilirmisiz gibi bizi her eline geciren birseyler anlatir dururdu. Zihnimizde kirintilari kalan bizi hayallere goturen sesler olup kulagimiza akardi hikayeler. Belki simdi daha cok ihtiyacimiz var onlara... Neden mi?Bu sorunun cevabi benden... nasihatlarini, ahlaki ogretilerini ya da ikilemlerini yeni yeni anlar hala geldik de ondan- BüYüDüK.
Bir aydir sokakagimizda sirin mi sirin 4-5 aylik bir kopek var. gozunun cevresinde ve sirtinda kocaman iki siyah benek olan bembeyaz bir kopek. Bir de sevimli ki hinzir. Hemen kaynasiveriyor. Herkesle oynuyor... Benim huysuz pako bile bir tek hirlamadan onunla oynuyor.
Sokaklarda hoyratca zaman geciriyor... Bir bakmissin bizi takip ediyor, sonra bir anda bir baska kopege takilmis seni unutmus gidiyor...
Sonralari bahceli bir evde gecelemeye basladi. Geceleri geliyormus bahceye, karnini doyuruyormus, ev sahibesi de iyi bir kadincagiz yemek koyuyormus bir kaba gelir diye. Uc dort geceyi orada geciriyorsa, diger geceleri keyfine gore yasiyor hoyrat, serseri...
Butun Emirgan onun, butun sokaklar, butun cop kutulari, butun parklar... keyfi yerinde... ama havalar soguyunca uzulmeye basladim... donar diye korktum... onu taniyanlar bahcelerinde mukavvadan kucuk kulubeler yaptilar... artik kim de kalirsa o gece...
O bize kendini sevdiriyor, sabahlari gulumsetiyor biz de onun ozgurlugune sonuna kadar saygi duyuyorduk...
Bu aksam benimkini sahilde gezdirirken, ergenlere ozgu sarsaklikla koca patilerini toplamaya calisarak baktim karsidan yalpalayarak geliyor... Bu sefer boynunda bir tasma... yaninda bir adam...
Hemen bizimki atladi ustune... o da Pako ya... adam bir anda cekti onu... arkadaslar onlar cok oynarlar dedim ... ev mi buldu kendine aman ne iyi dedim... adam Nalan Hanim yanina aldi dedi... Pako yu yanina yaklastirmadan kopegin. Aman yeni yikandi ustu camur olmasin dedi... Sonra da ekledi... iyi yere kapak atti cigerler, tavuklar yiyor...
Ama dedim icinden artik parklari gezemiyor, pakoyla gonlunce oynayamiyor... rahatin bedeli bu kadar agir mi? (Hos rahata alisip bir zaman sonra oralari ozlemez olur- belki de kacar tekrar sokaklara kim bilir)
Sonra aklima biz geldi.. hepimiz... rahat edip guvende olacagiz diye ne kadar geri cekiyoruz kendimizi hayattan... rahatimiz bozulmasin diye dokuna miyor muyuz hayata?
Cigercinin kopegi olabilmek icin nelerimizi feda ettik? Ozgurlugumuzu kac kilo cigere sattik?

NOT: Sonra bunalim oldum 10 saniyede... icim sisti... aman dusunme bunlari dedim... dusunmeyeyim simdi ama yazayim ki unutmayayaim

Sunday 5 December 2010

Teddy Bear

Amerikan film klisesi. aklimiza kazinmis bir kere... sarisin, zayif, duz sacli bir kiz cocugu... bas parmagi agizinda emiyor, elindeki battaniyesini yerlerde surukluyor, kolunun altinda ise oyuncak ayisi... teddy bear... oyle oyuncak deyip gecmeyin cok onemli kendisi... bir yeri sokuldugunde kiyametler kopuyor siz bir de kayboldugu ani dusunun...
ben pek hazzetmezdim bu teddy bear oyuncagindan. cocuklugumdan beri... tek hayvan figurlu oyuncagim Kuyrugu Kopasica Kemali isimli maymunumdu.
Iki sene once is yerine bir paket geldi. Koyu kahve uzerinde sik bir kirmizi kazakla York Teddy Bear i... beni hayretlere dusurecek sekilde kanim isindi kendisine... etrafta gezmeye basladi benimle... sonra gecen gun bu sefer pembe geceligi ile gobekli bir Alman Teddy Bear i geldi... once hoppa dedim ... bu nedir?
Simdi iki bear de etrafta... televizyon izlerken bile kucagimdalar...
Neden? Acaba cocuklugumla ilgili travmatik bir durum mu var?